Nihat GÖKSU

Nihat GÖKSU


Yarın Yok, Bugün Var

06 Ağustos 2010 - 00:00

 
Yarın kadar ölüme, bu kadar yakın olduğunu unutmamak lazım yaşarken. Geçen gün, bir kez daha emara  girdim.  Hareket etmeden beklediğim yarım saat. Ne çok düşündürdü; o daracık, mezar gibi makine… Bütün bu gelecek kaygısının ötesinde; yapılan hırs, amansızca koşuşturmalar, makam -mevki uğruna verilen onca çabalar, yapılan hatalar, kırılan kalpler, bencillikler, engel olamadan vedalara vedalar eklediğimiz,kayıplarla ilerlediğimiz, telafisi zor, ne çok saramadığımız yaralar oldu. Bunca zaman, oysa sadece sevgi ile söylenecek sözler, bu yaraları sarmaya yeterdi belkide. Hepsi ama hepsi bir bilanço gibi geçti gözümden.
 
Ne çok keşkelerimin olduğunu düşündüm; sevgi sözcükleri için.  Yarınlara, ne kadar çok geç kaldığımı bir kez daha anladım. Artık okuduğum kitaplarda ne kadar sevgi sözcükleri varsa altını çizeceğim. Kelime dağarcığımda ne kadar kötü kelimeler varsa hepsini çıkaracağım. Yerine, sevgi kelimeleriyle dolduracağım hafızamı. Artık boş vereceğim her şeyi. Canım sıkıldı mı atacağım kendimi sahile; yürüyeceğim, koşacağım. Yorulduğumda oturacağım bir kayaya. O hırçın dalgaların, kayalıklara çarptığını izleyeceğim saatlerce…
 
Artık,  hiçbir yasak dinlemem. Dahası mı çok daha koşacağım yaşamımda. Yapma denilen her şeyi yapacağım. Doktor’un basma dediği ayağa yaşama inat daha çok basacağım. Yıllardır hobim olan, koşu parkurlarında önümdeki adamı yakalamak için, harcadığım çabanın ötesinde; 500 metre  parkurda tur bindireceğim. Artık bahçede oynayan çocukların yaşına bakılmaksızın, oturup bilye oynayacağım. Hedefi iyi seçmek için yere uzanacağım. Sağ elime aldığım bilyenin, hedefini yakalaması için; sol gözümü kapatıp, sağ güzümle hedefi seçmek için; konsantre olacağım. Binadakilerin bana bakışına aldırmadan ip atlayacağım çocuklarla.
 
Artık ders çalışmayacağım. SPK sınavım, hiç önemli değil. Yüksek lisansla hiç işim olmaz. Boş kaldığım, her dakikayı çocuklarımla geçireceğim. Kadim’ciğimle, asla kavga etmeyeceğim. Rakip olmak mı? Tövbe. Beyoğlu öğretmen evinde, Haliç’e kuşbakışı bakan restaurantta yenilen yemekteki tartışmaları saymazsak.  Mahmut kardeşimle, Hınıs’ın geleceğine dair projeler üreteceğim. Arkadaşlarıyla pikniğe gittiği bir günde; telefon açıp, bağlama sesini dinleyeceğim. Sevdiğim, ne kadar şarkı varsa istekte bulunacağım. Metin kardeşimle, bilimi konuşacağım. Türkiye’nin bilinmeyen yönlerini, onun sesinden ve örneklemeleri ile dinleyeceğim. Mehmet Abiden, Türkiye’de ki işçi sınıfının ezilmişliğini, sınıf ayrımının; ülkeyi ne hale getirdiği, onun ironik anlatışının yanında olayları o an, canlı yaşıyormuş gibi duyduğu öfkeyi, heyecanı, üzüntüyü, kederi onun o tok sesinden dinleyeceğim.
 
Muammer kardeşimin, taklitlerini dinleyeceğim. Servan hocamdan tarih öğreneceğim. Necati Bey ile telefon görüşmesinde; siteye yazdığı son yazının analizini yapacağım. Muhsin abinin yazılarını okuyacağım. Suat bey’den, dostluğa dair; daha çok yazılar yazmasını rica edeceğim. Galip Bey’in, “Melek” şiirini okuyacağım Abdullah abi ile Burhan abinin yazılarındaki sevgi sözcüklerini alıp, yazılarıma ekleyeceğim. Şerif abiden, daha ihtiyatlı olmayı öğreneceğim. Ali abinin,  kitaplarından; özlü-sözlü kelimelerinden; beğendiklerimi  defterime yazacağım. Sevgili Mehmet kaya  abimden, sakin olmanın yollarını öğreneceğim. Sevgili Mümtaz kardeşimde, onun tabiriyle; uzağı yakınlaştırma adına, tüyolar alacağım. Veysel hocayla,  felsefeyi konuşacağım. Erol hocanın bir daha “İstanbul’u” yazmasını rica edeceğim.
 
Sevgili Melik abiyle, çay bahçesinde oturup,  çay içip, muhabbet edeceğim. Sevgili Cemalettin Bey’den, Hınıs’ın folkloru hakkında bilgi alıp, yerkuşte  oynamayı öğreneceğim. Sevgili Abidin abiden, Hınıs’a dair, bilinmeyenleri öğreneceğim. O halde; yarın yok, bugün var. Onca zamandır, aramadığım dostlarımı aramaya başladım bile…
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum