Yıllardır bir türlü yenemediğim yükseklik korkuma rağmen, bindiğim uçakta korku ve heyecanı çok şiddetli yaşadığım, yaklaşık 2 saat sonrasında söz konusu Hınıs’a gitmek olunca heyecanım daha ağır basmıştı. Saat 15:00 arabasına yetişmek için arkamda sürüklediğim valizi ve yanımda koşar adımlarla yürüyen oğlumla Hınıs garajına gelmiştik. Bambaşka bir mahalle başı gördüm. Sene 1985 yıllarında geldiğim mahalle başında yaşayan akrabamızın o görkemli ev ve bahçesinin, o gün hafızamızda en derin iz bıraktığı; bugün ise bu yerde kokuşmuş sokaklar, harabeye dönmüş evler, çaresiz insanlar, gariban çocuklar, her birkaç dakikada bir geçen dilenciler, kırışmış suratlar, parçalanmış ayakkabılar, hem bunların başbakan gibi ilerde yeni ayakkabı alacak paraları da olmayacak. Olsa da bile yaşı da yetmeyecek. Bütün bunlara rağmen bu ülkede Akp %50 oy alıyorsa, İbrahim TATLISES’in kasetleri en çok satılıyorsa, Recep İVEDİK en çok izlenenlerin başında ise yapılabilecek pek bir şey kalmamıştır, bu hasta ölmüştür.
Bindiğimiz Hınıs arabasına abimle bizi saymazsak, birde Anıl’ı saymazsak 3-5 kişi ile yaptığımız yolculukta, kimse o sürekli “nerelisin?” sorusunu sormadı. Gerçi sorsa da yolların bozukluğunda her seferinde bilmem kaç cm havaya kalktığımız bir yolda cevap verecek durumumuzda olmazdık ya şoförün söylediğine göre yeni bir yol inşa ettikleri için bu yola bakım yapılmıyormuş. Kilise deresinde Hınıs’a doğru yapılan yol çalışmasından dolayı toz duman içinde Hınıs’a indik. Hınıs henüz çöpçüler tarafından temizlenmeyen pazar yerini andırıyordu. Her attığım adımda öfkem biraz daha kabarıyordu. Hınıs’ı bu kadar kirli görünce acaba tıpkı yol gibi yeni bir Hınıs’mı inşa ediliyor diye düşündüysek de biraz sonra öyle olmadığını gördük. Çöp bidonları ters dönmüş her bidonun başında leşini bekleyen kargalar gibi toplanan kediler yolun ortasında ezilmiş domatesler, muhtemelen ekmek arası yenildikten sonra atılan ekmek parçaları, kağıtlar, poşetler, atılan kavun, karpuz, üzüm, şekerli meyve atıklarının etrafında toplanan sinekleri insanların itişip kakışmaları, telaşlı telaşlı koşuşturmaları ortalığın kirli halı çok kötü bir görünüm çizen gece kondular şehirleşmeyle yakından uzaktan alakası olmayan kaderine terk edilmiş köy olma yolunda bir Hınıs.
Aldığımız birkaç öteberi ile bindik taksiye. Asfalt olsa belkide 10 dakikada gideceğimiz yola yarım saat sonra ancak gidebildik. Her seferinde yanımızdan geçen mermer kamyonların topraklı yollarında açtığı çukurlar arasında Ilıcak köyüne ulaşınca derin bir nefes aldık. Ertesi gün işimiz dolayısıyla geldiğimiz Hınıs belki yabancı değil bana ama sanki insanlar yabancıydı. Biraz önce ekmek aldığımız fırın ustası gözüme ilişiyor. Bir eli neresinde olduğu belli olmayan, hareketlerini görünce aldığım ekmeği bırakıp bırakmama arasında yaşadığım çelişki, gelen çayı yudumlarken bardağın yarısına kadar dem olan çaydan ancak birkaç yudum içebiliyorum. Mahmut kardeşimin ısrarına rağmen gitmek istemediğim lokantaya, istemediğim yemek değil elbet birkaç gün öncesinde dağ köylerinden birinden kasabın yarı fiyata aldığı hasta hayvanlar gelir aklıma .Gel gitler yaşadığım sırada bir sıcak dost eli dokunur omzuma hoş gelmişsen kardaş. Baba dostu Nebil abiyi görünce biraz seviniyorum. “Nasılsın nebil abi?” diyorum “sağol” diyor. “Durumunuz nasıl? hamd olsun durumumuz iyidir. EEEE Tabi hamd olsun iyidir ama durumunuz ortada” diyorum.
Hani şair diyor ya
Kokuşmuş bir kentin ortasında yürüyorum.
Her gece rüyamda gördüğüm o dar sokaklar
Ensemde bir soluk
Yüreğimin tam ortasında koca bir kara delik
Sebebini bilmediğim korkularla
Kilitli kapıları zorluyorum.
Kokuşmuş bir kentin ortasında geçiyorum
Sükutu hayal dilim lal
Rüzgar sıyırırken tozlu kaldırımları
Ve bir yağmur başlar
Siler geçmişin ayak izleri kaldırımlarda
Yaması sökük bir aşkın güncesini tutuyorum
Satırlar vuslata beş kala hicran yarası
Kokuşmuş bir kent ortalık virane
Tanımadığım suratlar gölgesi düşmüş her köşe başına
Dar sokakta yürüyorum kendimi arıyorum.
Bu arada sevgili Mahmut kardeşimin Hınıs’ta olduğumuz sürede bize gösterdiği yakın ilgiden dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır. Mahmut bey’in nezdinde tanıdığımız Tapu Sicil Müdüresi sevgili Cevat hocanın eşinin gayrimenkul ile ilgili defalarca soru sorduğumuz halde her defasında aynı içtenlik ve kibarlığı ile cevap verdiği için teşekkür ediyorum.Ayrıca sevgili Yavuz ERTEKİN kardeşime , tam hareket etmek üzereyken gördüğümüz sevgili Sait MEHMETHANOĞLU’na bize gösterdikleri yakın ilgiden dolayı teşekkür ederim.
FACEBOOK YORUMLAR