Mahmut ABİŞ

Mahmut ABİŞ

[email protected]

Hınıs'ta Yaşanır mı?

19 Aralık 2011 - 09:09

        
    Son yazdığım köşe yazımın başlığı, içinde yalnızlık kelimesini barındırıyordu. Belki de bilinçaltımda birikmiş olan sorunlar yumağının dışa vurumuyla yazılmıştı o yazı.
    Yalnızlığı yenmenin çarelerini yazımın cümleleri içerisinde ararken, içinde yaşadığımız ortamın gerçekliği cümleleri oluşturan kelimeleri seçerken adil davranmadığımı gösterdi bana. İnsan doğruları yazarken, kendine acı veren doğruları değiştirmek için çeşitli yollar arar. Sanırım o yazımda beklentilerimi karşılasın diye yalnızlığın hayat içerisinde değiştirilebilir bir kuralı olduğunu düşünmüştüm.
    İtiraf etmeliyim ki; Hınıs’ta gün geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Ebediyete göçenler ve ilçeden gidenler o kadar çok ki, sohbet edeceğimiz kimse kalmamış. Bu yalnızlık hissi ister istemez geçmişi yâd ettiriyor insana. Geçmişi düşünmeye anıları tazelemeye mecbur kılıyor insanı. Ancak; anıları tazelemek hep huzur vermiyor insana. Öyle güzel günler yaşamışız ki Hınıs’ta, anımsayıp düşünmek gerçekten insanın kalbini yoruyor. Hayıflanıyoruz geçen günlere. Neden şimdi bu tür şeyleri yaşayamıyoruz diye.
    Neler değişmiş neler.
    Çocukluğumuzun geçtiği Gurgure hırçınlığını yitirmiş artık. Anlaşılan yıllar onu da yormuş. İlgisizlikten durgunlaşmış.
    Kanyonlarda dolaşırken derenin sesiyle insana huzur veren o güzellik çöp yığını haline gelmiş.
    Dükkânların içinden kara lastik kokusu gelmiyor artık.
    Kahvaltının vazgeçilmezi olan teneke kutulardaki helva yerini salam, sosis gibi gıdalara bırakmış.
    Yemekler artık bakır tencerelerde ve odun ateşinde yapılmıyor. Derecesini ayarladığımız mikrodalga fırınlar var artık.
    Sobalarda artık tezek yanmıyor. Şimdilerde kalitesini soruşturduğumuz ithal kömüre rağbet daha fazla ..
    Çocukken oynadığımız dillor,vit,kor sıçan, birdirbir gibi oyunlar oynamıyor artık. Şimdi İnternet oyunları revaçta.
    Kamyonlardan tonlarca malzemeyi sırtıyla boşaltan Abdullah dayı ihtiyarlamış. Şuan  kendi bedenini taşıyacak akülü arabaya ihtiyacı var.
    Miro çalışamıyor artık. Ona buna el açar olmuş.
    Öğrenciler eskiden kütüphanenin vazgeçilmez serisi olan Meydan Larusse’u unutmuşlar. İnternet Larusse’u keşfetmişler.
    Leğenlerde yapılan banyolar şimdilerde duşa kabinlerde yapılıyor. Kemik taraklar yerini çeşitli şekillerdeki fön makinelerine bırakmış.
    Kırçik’in ismi kapuska olmuş. Buram buram tazelik kokan hormonsuz sebze yemek hayal olmuş.
    Tandırlardan taze ekmek kokusu gelmiyor artık. Köylerde yaşayanlar bile hazır ekmek alır olmuş.
    Mevsimlerde bu değişime ayak uydurmuş. Kar yağmaz olmuş memleketime. Metrelerce karda atların çektiği xızekler yerini paletli araçlara bırakmış.
    Hınıs- Erzurum arasında yolcu taşımacılığı yapan üç otobüsün yerini onlarca minibüs almış. Her ne hikmetse o zamanki güveni, vermez olmuşlar.
 
    Tüm bunlar yetmezmiş gibi eski dostluklar eski arkadaşlıklar bitmiş artık.
    Velhasıl Hınıs’ı Hınıs yapan tüm değerler yok olmuş.
    Hacı Ahmet’in kahvesi, Yaşar dayının veee ile biten kükreyişi, Şaban’ın lokantalardan zoraki istediği yemek, Hınıs gençlik'in o şaşalı dönemindeki yeşil kırmızı forması, Lazların komundaki farklı kültürden yaşayan insanların, Nihat xelfe’nin ve oğlu Faruk BAKIŞKAN’ın olmadığı bir Hınıs’ta yaşamak ister mi insan.
    Ramazan ayında her kesin önünde yiyilip içilmediği, fakirin gözetildiği, ahde vefanın olduğu, başkasının namusuna saygı duyulduğu bir Hınıs yok artık. Sizce bu şartlarda Hınıs’ta yaşanır mı?
    Kişisel menfaat için yanlış olduğunu bile bile tüm değerleri üzerine hiç sıkılmadan yemin etmek moda olmuş. İftira, dedikodu had safhaya ulaşmış. Sizce böyle bir toplumda yaşamak ister mi insan?
    Şimdi içinizden “bu tamamıyla değişen dünyanın getirdikleri “dediğinizi duyar gibiyim.
    Bende size yüksek sesle sorayım. “Kültürümüzden yoksun, dostlukların bittiği bir yerde yaşamak ister mi insan?”
     
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 20 Yorum
  • halil tercan
    11 yıl önce
    Mahmut ABİŞ seni yürekten kutluyorum. Meselelere o kadar can alıcı bir noktadan yaklaşmışsinki insanin yazdiklarina katılmaması mümkün değil. Umarım saygıdeğer Hınıs halkı yazdıklarını okur ve soylediklerini dikkate alır da Hınıs ın kan kaybetmemesi için birlik olup ellerinden geleni yaparlar.....
  • m cevdet kaya
    11 yıl önce
    hayır .
  • hınıslı fubo
    12 yıl önce
    hınısta yasanırda bu ağalık kalkarsa neden kımse hınısı beyenmıyor bız hınıslılar bır bırımız ı çekemedıgımızden bu haldeyız yoksa hınıs güzel ben hınıslı olduğumdan grur duyuyorum allah tüm hınıslıların yar ve yardımcısı olsun bıze her sey yakısır
  • mithat özcan
    12 yıl önce
    Sayğıdeğer Dost; İnsanın ;memleketim diye bilip sevdiği sevdalandığı, haset ettiği, kıskanıp darıldığı, zaman zaman olumsuzluklarına isyan edip yine de, gözünden sakındığı bir yerin olması ne güzel bir şey değil mi? Anlıyorum ki sen de bu Hınıs toprağını , havasını, suyunu , imkanlarını, imkansızlıkların yeni yamak gibi cem oluşunu seviyorsun. Ben 40 yıl önce ayrıldığım memleketten hiç ayrılmamış gibi ama hasretle , hasetle sevdiğim yere dönüp dönemeyeceğimi bilemenin acısıyla yaşlandığımı sanıyordum. Ancak gördüm ki bu duygularda yalnız değilmişim. Bunlar yaşlılık belirtileri ise , arkadaşım sen de yaşlanıyorsun demektir. Yani senin de manda gönünden olsa bile yüreğin yaşlanıyor demektir. Ne mutlu sana böyle bir yüreğe ve aksine böyle duyarlı naçar kalmayan bir beyne sahipsin. Umutların ve özlemlerin bol olsun değerli dost.
  • Sercan ÖZAYDIN
    12 yıl önce
    Değerli dostum, yazdıklarının barındırdığı özlemi, isyanı ve çaresizliği anlamak için sanıyorum bir ömrü burada geçirmeye gerek yok. Gidenle kalan arasindaki en büyük belirsizliktir özlem, ve hassas terazisiz yapılmış bu hasret ticaretinin kurbanı her iki taraf için de, en zor an veda etmektir. Her gidiş, kalanı haklı çıkaran bir dizi anonim şarkıyla desteklense de, "en az" kalan kadar acı çekmekle mükelleftir yolcu... Giden, yeni bir ufka yelken açmış, tüm kederleri kalana bırakip taze bir sabaha uyanmış sanılır hakemler cenahınca. Oysa varılacak menzildir asıl belirleyici olan, ve kürkçü dükkanı her daim hüznün kalesidir. Karlı kanyonlar arasında kurulmuş bir dostluğun temelleri, kaya ve buzla desteklenmiş bir zemin etüdünden kaynak alıyor olacak ki, her daim en sağlamı olmuştur ve Elazığ, Uşak, Adana, Denizli; nereden geldiğine bakılmaksızın, bulunulan yer itibarı ile anları anilara dönüştürme sürecinin samimiyet çıtasını, bu mecranın rakımı kadar yüksek bir notadan işlemektedir... Bırakın kan bağını, saç bağını dahi ortak kullanmamış insanların, can bağıyla bağlanabilecek kadar akrabalaştığı bir savaş alanında başlayan dostluğun, ayri geçen zaman içerisinde, şarap edasıyla nasıl lezetlendiğinin tecrübe edildiği bir 5 senenin birikimiyle yazıyorum bunları. Eskiden nasıl kükrerdi bilmem ama, bu yaz çoğu dışarıdan gelmiş dostlarla gurgurede yüzerken, bizlerde tarifsiz eğlenceler yaşadık. Erbeyli (tırkiş) köyünden Suat amcanın evinde tezekle tutuşturulmuş sobanın üzerinde ısıtılan ekmeğin arasına tereyağı ve peynir doldururken, bu yöntemde ilkel, lezzette modern eylemin doygunluğunun, karınlarımızla sınırlı olmadığını bizler de hissettik. Ve sonuncusu da dahil olmak üzere burada geçirdiğim tüm ramazanlarda, çarşıyı istiklal caddesine çeviren kalabalığın, her akşam en az 100 ferdi ile bizlerde selamlaşıp, hasbihal ettik. "Kültürümüzden yoksun, dostlukların bittiği bir yerde yaşamak ister mi insan?” diye sormuşsun, günün birinde, buralar muhteviyatındaki son kültür zerresini de yitirirse şayet, o zaman haklı çıkarsın. Fakat o gün gelene kadar, her bir dedikodu üstadına karşı duracak en az on düzgün insanın, her bir modern yozlaştırıcıya cevap verecek en az yüz kültür timsalinin hala buralarda olduğunun candan kefili benim. Uluçayır (arabo) köyünün, bayraktar mezrasına sırtını yaslayıp Hınıs'a bak, Halilçavuşun sarısından, kanyonun kahvesine, derenin mavisine uzat gözlerini. Bak ki göresin. Bak ki hatırlayasın...
  • FesihCıĞAL
    12 yıl önce
    değerli kardeşim mahmut yazına yapılan yorumları okuyorum hınıs ta yaşamak isteyen ve hınıs lınında gelişen dünya nimetlerin den teknolojiden medeniyetten insanca yaşamak için hakkını arayan haksızlığa karşı dık duran daha iyiyi arayan yorumlar beni muttlu etti senide anlamak istiyorum hınısta yaşamak zor bugün bana gelen bir mesajı paylaşayım. (..en büyük hizmet insanı terbiye edip alla .a dost yapmaktır olgun iman bütün müminleri kendi nefsi gibi sevmek ve düşünmektir ..) cennette kolay değil cehennemde boşuna değil imtahan dünyası yılmak yok yola devam allaha emanet olun
  • özgür özkan
    12 yıl önce
    Mamut abi güzel konuya deyinmişsin Hınıs için hınıs yabancıyı tutar ama kendi insanı tutmaz yabancıya saygı sevgisini sunar kendimize bunu göstermeyiz ve gecen bır yorumu okudum Hınıs belediye başkanı yabancı olsun demişler hattta isimde vermişler hınısta belediye başkanı olacak kişi yokmu ben Hınısın tek bir insanını bile yabancıya degişmem .Hınıs bizim her şeyimiz ve yaşanacak yer kültürüyle konumuyla ve bu gercek tarihiyle.
  • Cemalettin GÜZELBABA
    12 yıl önce
    Yazı güzel olunca haliyle yorumlar da güzel ve uzun oluyor. Hele bir de içine bir tutam özlem,bir tutam da yanlızlık eklenince.... Sevgili kardeşim; içimizde geçmişten gelen bir hayalimiz, bir özlemimiz var ne olursun onu da elimizden alma... Hayallerimizi elimizden alma ki, Şıhbirli gazelhan Yaşar dayıların, Meddah Berber Eşreflerin yerlerini Harun Atmaca'lar, Gule'ler,Sebahattin'ler alsın, Rüyalarımızı süsleyen törelerimize dokunma ki, eski büyüklerin yerlerini Mahmut Abişler, Galip Sevindirler, Cevat Ağırbaşlar alsın.... Rüyalarımıza dokunma ki Yaz tatillerinde geldiğimizde içimizdeki Hınıs'ın hiç olmazsa janjnla jelatinlerini görebilelim.....Ben yine de ümitvarım, en azından öyle gözükmeliyiz diye düşünürüm. .....saygılarımla....
  • Şervan Ender EREN
    12 yıl önce
    Selam Aleykum Abi ellerine saglık Cok güzel yazmışsın .
  • ahmet tekin.ç
    12 yıl önce
    Değişenin güzel günler mi, yoksa insanlar mı? olduğu hususu tartışma konusudur. Çocukluğa ait değerlerimiz yaşatılmaya çalışsa da ,çocuklarımız değişmeye başladı. Önce büyükler başladı değişime.Elinde tv. Kumandası ya da bilgisayar faresi ile tek kişilik bir hayata adım attı büyüklerimiz. Arabalar,ev eşyaları, günlük yaşam gereçleri teknolojik bağımlılığa dönüştürdü tüm yaşamımızı.Çocuklarımız eskiden, dostlukları pekiştiren, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu geliştiren,birlikte hayatı paylaşmayı öğreten,tek başına oynanmadığı için,ben yerine biz duygusunu geliştiren oyunlar oynarlardı mahalle aralarında. Mahallenin bütün çocukları birbirlerini tanırlardı o yüzden. Çok çeşitli oyunlar oynandığı için de, her yetenek keşfedilmiş olur ve bütün çocuklar oyun oynamaktan zevk alırdı. Artık ilk baharda kuş cıvıltılarına karışan çocuk seslerinin duyulduğu;sonbaharda ceviz yuvarlama sesiyle bütünleşen sevinç çığlıklarının yaşandığı mahalle oyunlarına; kışın fırtına sesiyle sarmaş dolaş kızak seslerine rastlayamazsınız. Babasıyla, annesi ve kardeşleriyle konuşamayan çocuklarımız, önce sokakta daha fazla zaman geçirmeye başladı. Derken sokaklarımız da teknolojiye yenik düştü.Onca soğukluğuna rağmen,dostluk muhabbetinin sıcaklığıyla sıkılmış kar topu oyunları artık yok gibi.Çünkü çocuklarımızda keşfetti tek kişilik sanal hayatı. Onların da oyunları sanallaştı. Sanal yaşamın içine öylesine daldı ki çocuklarımız; artık eğitim sistemimiz bile bu duruma bir çare bulmakta zorlanıyor. Ne mevsimlerdeki görkemli değişim, ne ağaçlardaki kuş cıvıltıları, ne yerdeki karınca yuvaları, ne bahçedeki bülbül sesi, ne de kendi yüreğinin sesi artık çocuklarımızı umurunda değil. Sanal dünyasındaki, sanal arkadaşlarından başka kimse ilgilendirmiyor onları. Onlarla da sanal bir ilişki içerisindeler. O yüzden hayatın gerçekleriyle karşılaştıkları zaman çocuklarımız çuvallayıp kalıyorlar. O yüzden evlilikler daha başlamadan nihayete eriyor. O yüzden insanlar birbirlerine korkar ve çekinerek yaklaşıyorlar. Komşu komşunun külüne muhtaçken, o yüzden komşu komşudan kaçar hale geldi. Oyunları sanal, dostlukları sanal, hayatları sanal, vatandaşlıkları sanal, kardeşlikleri sanal,değerleri sanal ve nihayetinde evlatlıkları da sanal yeni bir nesil yetişiyor. Oysa bizi diri ve güçlü tutan sanal değerler değil ,yaşayan ,hayatın içinde ve hayatın akışını yönlendiren gerçek değerlerdir. Dün tüm güzellikleriyle geçip gitti. Bu günü sanal olarak yaşamaya devam ediyoruz. Ya yarın ne olacak? Sorusunu ise hiç sormak istemiyoruz. Aslında kurtuluşumuz, kendimize sorabildiğimiz, sormaktan kaçınmayarak kendimizle yüzleştiğimiz sorularda gizli. Sanal yaşamın çocuklarının, sanal aileleri olmamak için, hayatımızı onların paylaşımına açarak önce soru ve sorgulama,ardından cevap ve çözüm Yönetim;TEKİN BEY YORUMUNUZ ilgili kısma taşınmıştır.teşekkürler
  • serkan cığal
    12 yıl önce
    Yüreğine sağlık abi
  • hakan daştan
    12 yıl önce
    Ne güzel yazmışsın abi..:(
  • yaşar çiçek
    12 yıl önce
    değerli dostum sana katılıyorum ama şu gerçeği unutmuyalım.Üç barış vardır: Birinci barış, en önemli barıştır. İnsan ruhundadır o. İnsan, kainatla ve kainatın bütün güçleri ile olan ilişkisini, beraberliğini farkettiğinde, kainatın merkezinde Büyük Ruh'un durduğunu ve bu merkezin her yerde, her birimizin içinde olduğunu farkettiğinde birinci barış sağlanmıştır. Bu gerçek barıştır, diğerleri sadece bunun akisleridir. İkinci barış iki fert arasında olan barıştır. Üçüncü barış ise iki millet arasında yapılır. Fakat hepsinden önce, anlamalısınız ki 'gerçek barış' dediğim birinci barış, insanın ruhundaki barış yoksa ne fertler ne de milletler arasında barış olabilir.eğide unutmuyalım.sevgilerimle
  • abdulhafiz
    12 yıl önce
    Değerli kardeşim yazınızı ilgiyle ve zevkle okudum. Sayenizde yitip giden nice değeri tekrar hatırladım. Daha niceleri vardı değil mi? Bir yıkık köprü vardı, sarlı çermiği vardı, kilisederesinde sedonun gölü vardı, vardı hatırlar mısınız? Su değirmenleri..Doğrudur çoğu geçip gitti, ama yerini diğerleri aldı. Harunun kahvesi duruyor, pasaj açıldı, çınar lokantası hiç fena değil..Tabiatımız, doğal zenginliklerimiz yok olmaya yüz tuttu. Daha da bozulacak, çünkü bu bir küresel felaket. Biz sadece sonucunu yaşıyoruz. Ama sevgi ve saygı dilini, hep vaar olan hemşericilik hukukunu ve bilincini kaybetmeyebiliriz. Çünkü bu bizlerin elinde. Sevgilerimle..
  • Abdullah AYDIN
    12 yıl önce
    Sevgili Mahmut; Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir... Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir. (Kızılderili sözü) Umudun olmadığı yerde yaşayanlar, uçurum kenarında; ölümle yaşam arasında gidip gelen biçarelere benzer. Umutlarınızın gerçekleşmesi dileğiyle yüreğine sağlık kardeşim..
  • melik kızıltaş
    12 yıl önce
    sevgili mahmut duygu yüklü anlatımını iki kez okudum,ve gözlerimin önünden film gibi geçmişim geçti. diğer yorumlara katılamayacam maalesef .... Bir memleketi yöreyi güzelleştiren sadece doğası değil insanıdır ,kendi insanının değerini bilmeyen ,kendi insanından çok yabancıya kıymet veren (tabiki yabancıyı sevecez ama asla kendi insanımızdan fazla değil.)Hınısın geçmişini bir düşün şeyh saidi ki dünya tanıdı tartıştı hiç bir öğretisi varmı. daha dün her kavgayı barıştıran bahaddin ağayı amerlerin hacı saidi,hacı şabanı,karakulalı ibrahim yürekseveni,müvezi hacı kutbattini habib tadaş ı hacı kamil yanar ı allah hepsine rahmet eylesin yoklar tabiki herkes ölecek ama geride onların edebi,adabı barışçıl yönleri bir memlekette ki vakarları kalmalıydı bir molla saidi ,molla sururiyi, molla yusufu ,ve onların varkenki misyonlarını sürdürdükmü hınısın gelişmesi için ne yaptık ,temsiliyeti için tanınması için ,dış dünyada yanlış algıların ortadan kalkması için ne yaptık. evet bencede hınıs dünyanın en güzel yeridir , sadece akşam kahvede çay içmek veya derede güveç yemek midir güzellik 200 300 bin nüfusun göç ettiği her kesin kaçmak için fırsat kolladığı gelen lerin veya tatil bile olsa oraya yüzü dönük olanların arkalarından çıkartılan dedikodularmıdır güzellik ben yoruldum sevgili mahmut senin ne kadar duygu yüklü ve hınıs sevdalısı olduğunu çok iyi biliyorum ve yaşadım ama ben yaşlandım ve yorgunum ,fikirlerimin ve düşüncelerimin hayat bulmadığı bir mecrada fikir beyan etmem düşeceğim zaafı gösterir tabiiki davetin başım üzere, güveci de be n çok yaptığımı iddia edrim , güveçte benden sadece sizin ve sizin gibi güzel insanlarla beraber olmak adına allaha emanet olun
  • Mahmut ABİŞ
    12 yıl önce
    Saygıdeğer hocam;Hınıs'ı farklı kılan geçmişi,tarihi,kültürü örf adetleridir.hınıs bu değerleri sembol edinmiş bir yerdir.metropollerde bu değerlerin adı okunmazken hınıs bu değerler için mücadele etmiş bir yerdir.bu farklılığını koruyamamışsa cezbedici bir yanı kalmamıştır.beni üzen budur.öte taraftan dünya sürekli bir değişim içerisinde tabiki bizlerde bu değişimden nasibimizi alıyoruz.ancak insanın ahlakı,kişiliği bu değişime ayak uydurmamalı.benim anlatmak istediğim bu. Suat abi;samimi söylemek gerekirse sen tamamen farklı bir ortamda farklı bir kültürde yaşıyorsun.haliyle sen hem türkiye hasreti aynı zamanda hınıs hasretini yaşıyorsun.ama sen burada hangi zorluklarla mücadele ediyoruz çok iyi biliyorsun.senin gözünle baktığımda evet hınıstan başka yerde yaşanmaz diyorum.:) Saygıdeğer fesih abi;yazılarıma yorumlarınla sürekli katkı sağlıyorsun.bunun için tşk ediyorum.o bahsettiğin güveci paylaşacak kişiler çoğalırda,toplumdaki asalakları temizlemeye gücümüz yeterse ve hınıs'ı özüne döndürebilirsek inanki hınıs'ta yaşanır. Bu arada sen ve melik abinin öncülüğünde benimde katılımımla yazın derede geniş katılımlı bir toplantıyla bu konuları ele almaya ne dersiniz?
  • FESİH CIĞAL
    12 yıl önce
    kardeşim mahmut yazdığın yazıyı okudum ,haklılık payın çok ,1998 de ben de bu duygularla hınısı terkettim. burda yaşamımın içinde türlü türlü insanlarla karşılaştım,tanıdıktan sonra hınısta ki dedikodu ortamının burada fazlazısını gördüm,ama ben hınısı yazdığın gibi nenınin gölü nde gürgürede vesselam o derede geçen günlerimiz. çocukluğumuzdan bize kalan hoş bir hatıradır.,inanki bu güzel günleri burada arıyoruz. biliyorsun iki yıldır altı ay yani yazları hınıstayım, ama iş ama tatil,tabiki faruk yok ,xelfe yox ,,kızılkurtta tankları yutan yılanı anlatan polat var, ruhi amca var şabanıda gördüm biliyormusun hele ramazan da teravihten sonra kahve lerde içilen çaylar yapılan sohbetler inanki dünyanın hiçbir yerinde yok . hele bir de güveç atıp dereye indikmi, eş ,dost arkadaşlarla beraber eski günleri yad ettiğimizde keyfimize diyecek olurmu. Ben inanıyorum ki bütün olumsuzluklar içerisinde bardağın dolu tarafına bakarak hayatı daha nasıl güzel ve huzurlu geçirmemizi ve sağ duyulu insanları hınısa nasıl çekeriz bunun gayreti içerisinde olalım sizin gibi sağ duyulu insanların karamsar olmamasını arzu ediyor uz .sevgiler sunuyorum bizide karartmayın kardaş
  • Suat Mehmethanoğlu
    12 yıl önce
    Ahhhh Mahmut Ahhh... Ne güzel dizmişsin kelimeleri, Ne güzel yorumlamışsın yaşama düzenini, kaybedilen değerlerin yerini alan sahte yapmacık değerleri. Dünyanın çarkı sürekli dönüyor, her döndüğünde, her turu tamamladığında mutlaka kaybedilen yada kaybettiği güzellikleride oluyor. Yaşlanan bu dünyada bir değişime uğrayan Hınıs mı? Yok amcaoğlu yok gerçek olan şuki eğer bu saydıklarını Memleketimiz kaybetmişse... inan bana başka yerler daha kötü konumda... Namus pazarda üç beş kuruş olmuş, Dürüst insanlar toplum içerisinde dışlanmış, Para hırsı, mal mülk hırsı gözleri kör etmiş, menfaat çıkar ön plana gelmiş, komşu komşunun açlığını yada derdini unutmuş, Sevgiler, değerler, insanlık, dostluk, arkadaşlık maalesef herşey sahte olmuş.... Bir insan ölüyor, günlerce cenazesi yerde kalıyor, kalıyorda kimsenin haberi olmuyor, ne zaman o cesede koku girerse o zaman farkına varılıyor.... Söylermisin amcaoğlu memleketimizde bunlar varmı? Söylermisin amcaoğlu böylesine kulpu kopuk bir dünyada Hınısta yaşanmazda nerde yaşanır?.... Şimdi bu yazımı okuyacak bir kaç kişi farklı yorumlarda bulunacaklar ama kim ne düşünürse düşünsün gerçek olan budur. Eğer yaşayacaksam Hınısta yaşayayım Eğer öleceksem Hınısta öleyim. Gene ne varsa memleketimizde vardır. Hınısı, memleketi anlamak için gurbette yaşamak gerekir. O zaman gerçeği daha iyi görebilir anlayabiliriz. Saygılarımla...
  • Sebahattin Kızıltaş
    12 yıl önce
    Evet sevgili Mahmut bu yazılanlara göre yaşanmaz Hınıs'ta diyecek gibi oluyorum.Ama diyemiyorum.Çünkü bu saydıkların başka yerlerde çok fazlaydı daha önceleri.Şimdi insanlık kalmamış.Kardeş kardeşi aramıyor.Herkes kendi menfaatine bakıyor.Saydıklarının hepsi büyük yerlerde misliyle mevcut.Birde tanımadığın insanların verdiği güvensizlik var buralarda.Doğal yiyecek mi dedin?Bırak yiyeceği buraların suyu bile naylon.Hınıs yine yaşamaya değer.