Hamdolsun Kriz Bizi Teğet Geçti
İstatistiklere baktığımızda son 3 aylık dönemde; işsizlik sigortası fonundan işsizlik ödeneği alabilmek için başvuruda bulunanların sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre % 55 artmıştır. Geçen yılın Ağustos, Eylül, Ekim aylarında İŞKUR işsizlik maaşı almak için toplam 56 bin 873 kişi başvururken, bu yılın aynı döneminde başvuruda bulunanların sayısı 88 bin 592’ye yükselmiştir. Ekonomik krizin boyutu gittikçe büyüyor. Ne kadar süreceği belli değil.
Yine insanlar ölüyor... Yine çaresizlik, yine anneler babalar umutsuz. Yine isyan ama
bu sefer vuran İsrail değil ekonomik kriz.
Gün yok ki televizyonda, gazetede ekonomiye dayalı bir ölüm haberi olmasın…
Gün geçmiyor ki; yeni bir ekonomik kaos ortaya çıkmasın…
Gün geçmiyor ki; parçalanan bir aile dramı ortaya çıkmasın…
Gün geçmiyor ki; yaşları küçük suçlu çocuklar ortaya çıkmasın
An geçmiyor ki işimi kaybedeceğim korkusu yaşamasın insanlar…
Her geçen gün düşen yaşam kalitesinin üstüne birde ekonomik krizin eklenmesi bütün bu saydıklarımın üstüne tuz biber eklenmesine neden olmuştur.
Her gün yüzlerce insan işsiz kalıyorken…
Her gün evde yüzlerce bebek süt bekliyorken…
Yüzlerce aile babası akşama eve nasıl ekmek götürürüm telaşı ve stresini yaşıyorken
Yüzlerce anne çocuğumu nasıl doyuracağının hesabını yapıyorken
Her gün yüzlerce işveren işten attığı işçisi için üzülüyorken…
Ne mutlu bize ki halen, hamdolsun kriz bizi teğet geçti deme cesaretini gösterebiliyoruz.
Her yeni günde yeni umutlarla iş aramaya çıkıp, akşamında umutlarını bir sonraki güne ertelemek zorunda bırakılan bu çaresiz insanların sayısını kim azaltacak? Buna verilecek cevap, ne yazık ki azaltamayacaklar çünkü içinde bulunduğumuz durum azaltacak yönde değil tersine gün ve gün artıracak yöndedir.
Millet olarak o kadar şükürcüyüz ki, yaşadığımız olumlu,olumsuz her şeye şükrediyoruz.
Kimse çıkıp ta bu durumun sebep ve sonuçlarını araştırma yada sorgulama zahmetinde bulunmuyor .Çünkü içinde yaşadığımız toplum kendi değer yargılarını sorgulatma imkanı tanımıyor maalesef. O çıkan birileri de toplumsal baskının ve yalnızlığın verdiği rahatsızlıktan dolayı şükürcü zihniyete katılıyor ister istemez. Ama bütün bu olanlara rağmen eğer halen, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı hakim sürüyorsa, burada yapılacak bir şey kalmıyor zaten. Burada ortaya çıkan durum ya bu deveyi güdersin yada bu diyardan gidersin anlayışından başka bir şey değildir. Bütün bu krizlere, ekonomik buhranlara ve şükürcülüğe rağmen halen toplumda diğer ülkelerde ki gibi talan ve yağmalar olmuyorsa bunun bir nedeni vardır. O da; bu toplumun hala etik kurallara ve utanma duygusuna sağlam bir şekilde bağlı olmasından kaynaklanıyor. Toplumun bu kurallara bağlı olup bunların dışına çıkmaması belki de bu süreçteki tek tesellimizdir.